8 sene temel eğitim, 3 sene lise, En azından 4 sene lisans eğitimi üstüne belki master 30 yaşın altında ama genç olmak, askerliğini de arada çıkarmış olmak, veya potansiyel anne olmamak Tüm şartlar sağlanır ve büyük heyecanlar, stresler, hayal kırıklıkları ve umutlarla bir işe girilir…
Bir iş öğreneceğim, topluma faydalı üretken olacağım, bir profesyonel olacağım en güzeli artık kendi paramı kendim kazanacağım hayalleri ve özgürlüğün tadını çıkarma planları kurulur…
Tüm gün fotokopi makinasının önünde fotokopi çekseniz de, müdürünüze kahve yapıp getirseniz de, arkadaşlarınıza bakkaldan dondurma almaya çıksanız da, bir işe yaramanın heyecanı hala içinizdedir. İşe gelir giderken mutlusunuzdur. Tecrübesiz olduğunuzu bilirsiniz, tecrübe kazandığınızda tüm bunların biteceğini düşünerek her istenileni yaparsınız. Eğer, size abilik ablalık edecek, size bir şeyler öğretecek müdürünüz, bulunduğu yeri hazmetmiş, vicdanı olan, gençlere, yitip giden gençliğine baktığı gibi değil de, umut vaad eden gelecek olarak bakan, hataları ile sevapları ile kabul edip bir birey olduğunu unutmadan, eğitmeye çalışan bir müdürünüz var ise, şanslısınız. Ya yoksa? Kabus işte o zaman başlar…
“Burası okul değil, biz bu saçları değirmende ağırtmadık, benim müdürüm söverdi bile, siz çok şanslısınız, biz de bu yollardan geçtik, daha bunlar bir şey değil, kol kırılır yen içinde kalır, koskoca müdür yalan mı söyleyecek, öyle demek istememiştir, yanlış anlamışındır, sen de çok üstüne gitme…” Laflar ortada uçuşur, beyninizin içinde yankılanır, bir türlü susturamazsınız…
Aslında iş hayatının, 3-5 evrak hazırlamak, sözleşme yazmak, hesap yapmak, tasarlamak, analiz etmek, kontrol etmek vs. ne ise yaptığınız iş, bundan ibaret olmadığını bunu zaten her insanın öğrenebileceğini fark edersiniz, asıl iş hayatının, ilişkiler üzerine kurulduğunu fark etmeniz yetmez, bir de bunu yönetebilmeniz gerekir. Nasıl mı? Nasılını ben de henüz bilmiyorum ama emin olduğum bir şey varsa, kendiniz olduğunuzda, doğruları söylediğinizde başarılı olamadığınız….Siz açık ve dürüst oldukça, bunu kullanan, ayağınıza çelme takanlar çok olur. Hatta çoğu zaman agresif, şikayetçi ve hata yapan olarak algılanırsınız. Sevilmeyen kişi olursunuz bir anda, çünkü kendinizsinizdir, çünkü size “Maskeli Balo”, insanların eğlenmek için yaptıkları bir etkinlik olarak öğretilmiştir. Kimse, kendisine, doğruları hatırlatan insanı sevmez. Kaçar ondan…Kendisi de istese yapamaz çünkü, o da bir başkasından öğrenmiştir maske takmayı…kendisine iyi, güzel, açık, dürüst ne kadar insanlık için örnek davranış varsa sergileyen insanı görmek istemez, etrafında bulunsun istemez. Çünkü artık o da yalanlar üzerinden beslenmeye başlamıştır. Onu besleyen yalanlar, yaptığı kaçamak işler, dürüst olmayan davranışlar, taktığı maskedir. Artık maske onunla bütünleşmişdir. O maske ile özel hayatını da yönetmeye çalışır. Maske onun, arkasında gizlendiği, rahat ettiği, çıkartmaya korktuğu bir obje haline gelmiştir. Bu nedenle de, gelene de hemen bir maske takmasını önerirler…Ya da dışarıda bırakırlar.
Uyum sağlamak, dışarıda kalmamak, kendinizi çirkin ördek yavrusu gibi hissetmemek için, siz de takmaya çalışırsınız o maskeyi ama bir türlü yüzünüze oturmaz. Arada sırada yüzünüz görünür, evirirsiniz, çevirirsiniz ama yüzünüze bir türlü oturtamazsınız onu… Onun arkasında rahat edemezsiniz, kimliğinizi sorgular, kim olduğunuzu unutmamak için büyük mücadele verirken, aynı zamanda bir grubun parçası olma isteğiniz ile arasında sıkışır kalırsınız. Yüzünüzdeki gülümseme söner, gözlerinizin canlılığı gider, enerjiniz tükenir, şüphe içinizi kemirir, kafanızda dolaşan düşüncelerden yeri gelir siz bile korkarsınız, uykularınız kaçar, kahkaha atamazsınız artık, boğazınızda bir düğümle dolaşırsınız, bir anda oluveren bir şey beklersiniz, bir sihir, bir kurtarıcı… İşte sizin vereceğiniz karar bundan sonrası için hayatınızın en önemli kararıdır.
Hangi tarafta olacaksınız?
Size öğretilen değerler ile yaşamaya devam edip, güya kaybedenler kulübüne girişinizi mi garantileyeceksiniz, ya da bir maskenin arkasına gizlenip rahat ve mutlu olduğunuzu sanarak yaşamınızı mı sürdüreceksiniz, zaman zaman onu çıkarıp gizli gizli ağladıktan sonra tekrar takacaksınız belki de…Ya da belli mi olur, siz de o maske ile bütünleşirsiniz ve kendiniz için yarattığınız yeni kimliğiniz ile mutlu mesut yaşarsınız, ta kii ölüm döşeğine kadar…