Bir insana önce elinden geleni ardına koymayacaksınız, sonra da hiç bir şey olmamış gibi, güler yüzlü davranacaksınız?
Bu nedir?
İki yüzlülük mü, iletişim becerisi mi?
İki yüzlülüğün sınırı nerde başlar, iletişim becerisi nerede biter?
Krize girmiş bir konuyu çözebilmek adına gerekiyorsa yapılanların inkar edilmesi bir iletişim becerisi midir sizce? Yoksa iki yüzlülük mü? Sonuca bakarsanız, sorun çözülür, hatta belki herkesin yüzü bile güler? Sorun çözülmüş, iletişim yönetilmiş (!) olunur.
Peki çözüme giden yolun hangi yoldan geçtiğini kim anlar? Nasıl anlar?
Belki de, konunun arkasından taraflar birbiri için “nasıl da hallettim bu sorunu, sesini bile çıkaramadı” diyorsa iki yüzlülük, “çok iyi bu sorunu da en uygun çözüme ulaştırdık” diyorsa iletişim becerisidir.
Belki de, arkasından demediğini bırakmadığı birisinin bunu duymuş olabileceği ihtimalini bir an aklına getirip, yüzüne en sahtekar gülümsemesini yerleştirip elinde kahve, iletişimi kuvvetlendirmek adına, hatır sormaya gelendir iki yüzlü…belki de gerçekten iletişim böyle sağlanıyordur ben henüz öğrenememiş olabilirim, bu da bir olasılık tabii…
Ya da ne bileyim, sorunlarınıza çözüm olabilecek tek kişinin sizi dinlemediği sürece sorunun da var olmayacağını sanarak, iletişimi yönettiğini sanmasıdır, “iletişim yönetimi” kim bilir? Bu yöntemi de bilmiyor olma olasılığım yüksek.
Tarafların birbirleri arkasından neler konuştuklarını bilemem ama, bildiğim net bir şey varsa o da; Türkiye’de bu ikisini birbirine karıştırdığımız ve ön yargılarımıza teslim olduğumuz için de genelde problemlerimizi iki yüzlülük ile halletmeye çalışıp bunun adını da “iletişim becerisi” koyduğumuzdur. Öyle beceriyoruz ki bu iletişimi ve öylesine yanlış anlamışız ki, arkasından demediğimiz laf kalmayanlara ertesi gün güler yüz gösterip kahveye gidiyoruz…Üstelik bunun böyle olması gerektiğine inanan ve sizi iletişim kuramamakla suçlayan milyonların varlığı da cabası…