Dunning Kruger Sendromu

istockphoto_3310545-unhappy-smiley-sketchTelevizyon izlerken birilerine bakıp da “Ya bu adam bu sığlıkla nasıl

buralara kadar gelebilmiş” diye düşündüğünüz oldu mu hiç?

Ya da işyerinizde sizinle aynı ya da daha üst aşamada bir görevde olan

bazıları, sizde büyük bir şaşkınlık uyandırdı mı?

Onlara bakıp “Bu  cahillik, kendini bilmezlik nasıl fark edilmez?” diye iç geçirdiniz  mi?

Justin Kruger ve David Dunning adlı iki ABD’li bu hissi çok yaşamış

olacak ki, iki psikiyatri uzmanı, 10 yıl kadar önce bir teori ortaya attı:

*”Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır.”***

Ve bunun üzerine bir araştırma başlatıldı. Fizyolojik ve zihinsel

alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara ulaşıldı:

Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.

Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir.

Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların, niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.

Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı  niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.

Bitmedi…

Cornell Üniversitesi’ndeki öğrenciler arasında bir test yapıldı ve klasik “Nasıl geçti?” sorusuna öğrencilerden yanıtlar istendi…

Soruların yüzde 10’una bile yanıt veremeyenlerin “kendilerine güvenleri” müthişti. Onların “testin yüzde 60’ına doğru yanıt

verdiklerini” düşündükleri; hatta “iyi günlerinde olmaları halinde yüzde 70 başarıya bile ulaşabileceklerine inandıkları” ortaya çıktı.

Soruların yüzde 90’ından fazlasını doğru yanıtlayanlar ise “en alçakgönüllü” deneklerdi; soruların yüzde 70′ ine doğru yanıt

verdiklerini düşünüyorlardı.

Tüm bu sonuçlar bir araya getirildi ve Dunning-Kruger Sendromu’nun metni yazıldı:

“İşinde çok iyi olduğuna” yürekten inanan ‘yetersiz’ kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz!

Aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür!

Ancak bu ‘cahillik ve haddini bilmeme’ karışımı mesleki açıdan müthiş bir itici güç oluşturur. ‘Eksiler’ kariyer açısından ‘artıya’ dönüşür.

Sonuçta, ‘kifayetsiz muhterisler’ her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler…

Kifayetsiz muhterisi nasıl tanırsınız?

Gücünü delegasyon bahanesinden alır. Ekibinin orkestra şefi havalarına girer.

Çok gürültü patırtı eder, çok şey yapıyormuş havası estirir.

Koridorlarda hızlı hızlı, düşünceli edayla yürür.

“Beşer şaşar” diye düşünür. Ama genellikle şaşan beşer başkası değil, kendisidir.

Ne olursa olsun, hazırlıklıymış, olacakları önceden biliyormuş gibi davranır.

Üstlerine karşı son derece kibardır; altındakilere (özellikle de en çok ihtiyaç duyduklarına) kötü muamele eder.

İktidar ilişkileri ve göstergeleri onun için çok önemlidir. Astlarına kimin üst olduğunu hatırlatmayı sever.

İlk denemede başarılı olamazsa, başarısızlığının belgelerini yok etmeyi unutmaz.

Talimatlarını post-it ile, e-postayla verir böylece astlarıyla yüzleşmekten kaçar.

Toplantılarda son sözü mutlaka o söyler, gerekirse başkasının sözünü tekrarlamak pahasına.

Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar çalışma hayatında ‘fazla alçakgönüllü’ davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini  beklerler…

Tabii beklerken kırılır, kendilerini daha da geriye çekerler…

Muhtemelen üstleri tarafından da ‘ihtiras eksikliği’ ile suçlanırlar…”

Ne demiş Bertrand Russel;

“Dünyanın sorunu,

akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.”

Not:

Bu yazı çeşitli araştırmalarım sonucunda edindiğim bilgilerden derlemedir.

Share Button