Babalar, kardeşler, eşler, patronlar, müdürler, altında çalışanlar hatta bazen çocuklarınız…
Artık o sırada hangi sosyal statüsü sizi daha acıtacaksa, o şekle girip canınızı acıtabiliyor, arkanızdan yalan söyleyebiliyor, baskı uyguluyor, küçük düşürüyor, yok sayıyor, beceriksizle, her şeyi yanlış yapmakla suçluyor.
Onun gözünde “her nasılsa üniversite bitirmiş” oluyorsunuz, çünkü her şeyi o küçücük beyninde bir yere oturtuyor da, bir üniversiteyi nasıl bitirdiğinizi anlayamıyor. O kısmı onun için muallakta !!!
Dikkat edin bazen; “kifayetsiz muhteris” de olabilirsiniz. Eğer bu lafı birinden duyduysanız, dikkat edin bakın, adım gibi eminim çevrenizde, “kifayetsiz muhteris” tanımına tek uyan söyleyenin bizzat kendisi olduğunu göreceksiniz. Bu lafı besmele gibi devamlı tekrarlayan muhteremin, yetenek ve yaratıcılıkta kendini bir kıdım bile geliştirmediğini, hatta gelişmeye ayak dirediği ama her şeyi çok iyi bildiğini, sizin işinizi bile sizden daha iyi yapacağını, yeteneksizliğine ve bilgisizliğine rağmen bilmediği konularda bilir gibi davranma cesaretini gösterdiğini hemen fark edersiniz. Hatta bunların bazısı o kadar ileri gider ki, bir kadına “ben senden daha düzgün çocuk doğururdum” diyebilen bir erkek bile olabilir.
Karşınızdaki bu hastalıklı düşünce size “beceriksiz” diyor.
Bir anda, hayatınız boyunca veya onu tanıdığınızdan beri ya da işe girdiğiniz ilk günden itibaren, yaptığınız her şeyi bir kalemde silen biri ile karşı karşıya olduğunuzun şaşkınlığı ile, “demek beyninin derinliklerinde bir yerde benim hiç bir işe yaramadığım gerçeği varmış” ile “lanet olsun onca zamandır kendimi paralıyordum demek boşa kürek çekiyormuşum, hem kendimi paralıyormuşum hem de hiç bir işe yaramıyormuş” yitik özgüveni arasında sıkışıp kalıyorsunuz.
Ama tabii, bir yerde içinizde aslında istediğinin; sizin yıllarca biriktirdiğiniz iyi kötü tecrübeleriniz, değer yargılarınızı, en önemlisi karakterinizi bir kenara bırakmanızı ve kendisi gibi olmanız olduğunu anlıyorsunuz, böylece sizi daha kolay yöneteceğini, ilişkinin cari hesabında kendi hanesine daha rahatlıkla puan yazılacağının hesabını yaptığını düşünüyorsunuz.
Sizi becerikszlikle suçlayan kişi aslında öz güveninizi yitirmenize sebep olarak, her daim ona bağımlı olmanızı sağlayarak, sizi hem daha kolay yönetebilecek hem de kendine maşa gibi kullanabileceği taraf edinecek. Kendisi gibi olmayanları yönetemeyeceğini bildiği eksikliğini bu şekilde kapatacak. Bilmediği karakterler, davranışlar, değerlerin arasında kaybolmaktan onları yönetememekten, üzerinde hakimiyet kuramamaktan korktuğu için sizi kendisine benzetecek.
Ama burada bilmediği bir tek şey var, sizi tanımadığı gibi işin kötüsü kendisini de tanımıyor. Tanımadığı ve sandığı bir insana sizi benzetmeye çalışıyor.
Eğer, karşısındaki karakter zayıf ise bunlara boyun eğebiliyor. Eğer değilse, savaşıyor. O savaş çok ağır geliyor, insanı çok yıpratıyor ama boyun eğmektense yıpranmayı tercih ediyor.
Hele de bu tür durumlarla karşı karşıya kalan baskı gören kişilere söylenenen “sen iyi değilsin bir terapiste git” lafı ise beni en çok güldüren laf oluyor.
Sizce bu durumda o hastalıklı beyinleri, önüne gelene bağırıp çağırsın baskı uygulasın diye topluma salıp, onların baskılarına maruz kalanları terapiste göndermek toplumsal bir ayıp değil midir?