Rutinim benim tüm bunlar…
Halbuki ben, kapıdan içeri girerken, ayakkabılığın üstündeki faturayı dosyasına koymak için elime alıp, arka odaya doğru giderken, çay koymak için mutfağa giren, faturayı tezgahın üstüne bırakıp, salona doğru yönlenen, TV’yi açmak için sehpanın üstündeki kumandaya uzanırken tablet bilgisayarını görüp, aklına attığı bir eposta gelen, epostalarının açılmasını beklerken facebooka giren, facebookta gördüğü bir yazı üzerine yazmak istediği yazıyı hatırlayıp, word dosyasını açtıktan sonra, gelen ses üzerine mesaja bakmak için eline telefonu alacak yaştayım. Yani ne faturayı yerine koymuş ne çay içmiş, ne TV’yi açmış, ne epostalarına bakmış ne de yazısını yazmış olmam lazm…
Ama henüz, bir teklif içeriği için internette araştırma yaparken, arayan bir müşterinin sorusunu cevaplayıp, tekrar teklif yazısına dönerken, internette hazırladığı bir başka konunun içeriği ile ilgili önemli bir bilgiye rastladıktan sonra o konu için de ekleme yaptıktan sonra tekrar teklife döndüğümde, cep telefonumdan arayan annemin doktor çıkışı sağlık durumunu öğrendikten sonra, tekrar teklif yazmaya dönen ve gelen ziyaretçi ile bir iki hoş beş ettikten sonra, karnımın acıktığını ama önce ilaç içmem gerektiğini felaket hepsinden önce tuvalete gitmem gerektiğini fark ediyorum.
Eskiden de hızlı idiyse hayat, şimdi başka bir isim konmalı. Tekno hız gibi bir şey mesela…Teknoloji ile birlikte geldi bunlar başımıza…
Zira beynim ile ağzım senkronize olamıyor artık. Ya çok hızlı konuşuyorum ya da hiç konuşamıyorum. Yazarken unutmayayım diye yaptıklarım ise ayrı bir yazı konusu olur.
Şu anda ise, elime bilgisayarımı aldım, yarına dair notlar almak için ama bu yazıyı yazıyorum fakat aslında radyo dinlemek istiyorum.