Capri…

Napoli ne kadar pis ve ekonomik sıkıntıları yüksek insanları barındırıyorsa, Molo Beverello’dan binip, bindiğiniz geminin hızına göre 40 ila 80 dakika arasında gidebileceğiniz Capri o kadar, temiz ve zengin…Hem de oldukça zengin…

Capri’nin ilk hayranı MÖ 29 yılında adayı ziyaret eden Caesar Augustus olmuş. Adanın güzelliğinden o kadar etkilenmiş ki, buraya sahip olabilmek için, verimli toprakları olan Ischia Adası’nı ve Napoli şehrini Capri ile takas etmiş. Thomas Mann, Ernest Hemingway, Jean Paul Sartre ve Pablo Neruda adanın güzelliğine kapılıp burada yaşayan isimlerden sadece birkaçıymış. Lüks ve şık Capri, bugün de ünlülerin favori tatil yerlerinden biri.

Grace Kelly, Greta Garbo, Jacqueline Kennedy, Liz Taylor, Kirk Douglas, Rita Hayworth, Sophia Loren, Clark Gable, Nicolas Cage, Tom Cruise, Michael Douglas, Katherine Zeta Jones gibi ünlülerin ya yazlıkları var ya da uğrak yerleri bu ada….

Bu nedenle mağazaları, Ferragamo, Armani, Dolce and Gabbana gibi markalara en lüx saat ve mücevherleri de eklediniz mi, bakmaya doyamadığınız ama sadece bakmakla yetindiğiniz vitrinlerin arasından dar sokaklarını gezmek eğlenceli oluyor Capri’nin…

Biraz daha iç sokaklarına girdiğinizde, manzaralarına, çiçekler ve limon ağaçları arasındaki geniş teraslı havuzlu villalar eşlik ediyor size…

Adanın kendi halkı yine Napoli halkı gibi biraz daha düşük seviyede geçinmeye çalışıyor ama nüfusun diğer kısmının zenginliği, gemiden bazı Capri’lilerin Burberry marka bavul setleri ile inmesi küçücük adada ne tür bir farklılığın yaşandığını gözler önüne seriyor. Belki adanın VIP sakinleri, esnafının da bir şekilde burnunu kaldırmış olmalı ki, hediyelik eşyacılar, dondurmacılar bir nebze burnu havada davranıyorlar size…Napoli’de gördüğünüz sıcaklığı göremiyorsunuz.

İtalya’ya gidenler veya orada yaşayanlar bilir, bir tür limon likörü olan Limoncello, Capri’nin resmi içeceği haline gelmiş. Ama benim daha önce tatmadığım Meloncello muhteşem bir lezzet…Kavunun o genzinize, burnunuza yayılan aromasına hafif alkol katılmış hali ile muhteşem bir ferahlatıcı içki olmuş Meloncello… Kim bulmuşsa ellerine sağlık…

Adanın etrafını gezdiren teknelerine bindiğinizde gezdiriyorlar, ama o denize girmenize –sanırım zaman kısıtı nedeni ile- izin vermiyorlar. Tekneyi tek başınıza kiralarsanız, istediğiniz yerde giriyorsunuz elbette. Fakat adımınızın para olduğu Capri’de bu pek de ucuza gelmiyor. Bu nedenle katıldığınız tekne turu eğer, La Grotta Azzurra’ya gidiyorsa kaçırmayın. Tekne turu için verdiğiniz paraya bu enteresan mağaraya giriş dahil olmamasına rağmen, extra para verip, görülmesi gereken bir yer La Grotta Azzura…

Çok dar bir alandan iki kişilik kayıklarla içeri girdiğinizde, simsiyah mağaranın içinde koyu lacivert ya da daha romantik bir deyimle parliament mavisi bir su ile karşılaşıyorsunuz. Denizin bu rengini ve ışığın bu kadar güzel olabileceğini ancak burada görebilirsiniz gibi geliyor insana…Buna bir de İtalyan’ların kayıkçısının bile şarkıcı olduğunu düşünüp de “o sole mio” şarkısını söyleyen birine rastladığınızı ekleyin, gerçekten çok zevkli dakikalar yaşıyorsunuz mağarayı gezdiğiniz o belki de 10 dakikalık sürede…

Hayatın aslında ne kadar basit olduğunu düşünüyorsunuz. Basit ve zevkli ve güzel ve yaşanmaya değer…

Ama tekne turunda iken extra para vererek yaşadığınız mağara deneyiminden çıkıp da, teknenize çıkarken italyan operacı kayıkçı amcanın “ben hayatımı bundan kazanıyorum başka geçimimi kazanacağım bir işim yok” diyerek sizden bahşiş istediğinde gerçeklere dönüveriyorsunuz ve anlıyorsunuz hayatın ne kadar sinir bozucu, insanın canını sıkıcı ve zor olduğunu ….

Camerelle caddesinde Edode Restaurant’ta yediğiniz, son yılların en muhteşem hafif ve basit tatlısı, lemon fantasy’i burnunuz, nefesiniz limon kokarak, Capri’de eviniz ve paranız yoksa, 5 gece de kalsanız, günü birlik gidip dönseniz de, yaşamınızı değiştirmeyeceğini düşüne düşüne dönüyorsunuz ana kara Napoli’ye…

Share Button