Daha önceki iki yazımda, bireysel olarak kariyerimizi planlamamız ve kariyerimiz için araştırma yapmamız ile ilgili konulara değinmiştim. Şimdi kariyer planlamanın üçüncü aşaması olan, iş bulma, iş ilişkileri, öz geçmiş, başvuru ritüelleri, iş görüşmeleri, teklifler, kabul veya ret etmeler üzerine konuşmak istiyorum.
Aslında yazılarımı takip edenleriniz bilir, bu aşamaların her biri, bırakın bir blog yazısı ayrı bir kitap bile olur. Ama ben bu seriye öncelikle iş başvurularınız için dikkat etmeniz gereken hazırlık noktaları ile başlamak istiyorum
Evet iş başvurularına başlamadan önce nelere hazırlanmanız gerekir?
Öncelikle ve ivedilikle ad ve soyadınızdan oluşan bir e-posta adresine sahip olmanız gerekir. Çok anlaşılmayan bir cümle gibi mi duruyor? O zaman şöyle örnekleyeyim, siz benim ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız. Başvurulardan sadece gelen iki farklı e-posta adresini biraz manüpüle ederek abartısız bir şekilde sizlerle paylaşıyorum;
- ayyyyyayyyyayyyyyysengünesbenayyyyyyy@xmaxil.com
- askimveben@xxxmazil.com
- nebileyimbenyahu@xwmawl.com
Bu e-posta adresleri ile size başvuruda bulunsalar ne hissedersiniz?
Evet öncelikle ad ve soyadınızdan oluşan çok karmaşık bir yapıya sahip olmayan, telefonda bile söylerken kolay söyleyeceğiniz ve herhangi bir hataya yer vermeyecek bir e-posta adresi edinmelisiniz.
Bir çoğunuz adreslerinin zaten bu şekilde olduğunu biliyorum. O nedenle hemen hazırlıkların ikinci aşamasına geçiyorum.
Düzgün bir fotoğraf çektirin. Biliyorum “hala mı fotoğraflar düzgün olmalı, kaçıncı yüzyıldayız” diyorsunuz hatta bazı işe alımcı arkadaşlarımız bile fotoğraflar bizi pek ilgilendirmiyor diyor.
O zaman konuya biraz da araştırmalar üzeirnden açıklık getireyim;
Yapılan araştırmalar, iyi görünümlü kişilere otomatik olarak yetenek, zarafet, dürüstlük ve zeka gibi özellikleri de yüklediğimizi göstermiş. (Eagly, Ashmore, Makhijani ve Longo, 1991). Dahası bu yargıları fiziksel çekiciliğin bu süreçte rol oynadığının farkında olmadan yapıyormuşuz.
Yapılan bir başka çalışmada ise, canlandırılması yapılan bir iş görüşmesinde iyi görünümlü adayların görünüşleri işe alım kararında niteliklerinden daha fazla rol oynamış. Görüşmeyi yapanlar, seçimlerinde görünüşün çok az rol oynadığını iddia etmelerine rağmen, (Mack ve Rainey, 1990) araştırmacılar, çekici çalışanların ücretlerine bu kararın nasıl yansıdığını da gözlemlemişler.
Amerikan ve Kanadalı örnekleri inceleyen ekonomistler, çekici olan çalışanların çekici olmayan çalışanlardan ortalama %12-14 daha fazla ücret aldıklarını görmüşlerdir (Hammermesh ve Biddle 1994).
Tüm bu araştırmalara rağmen hala, saç baş dağınık, aşırı makyaj, dudaklar öne uzatılmış, saç sakal birbirine karışmış, arkada manzara, bazı fotoğrafların ebatları değiştirilirken ortaya çıkan yamukluklar için “bizi alacaklarsa tipimize bakarak değil, özgeçmişimize bakarak alsınlar” diyen varsa buna da saygımız var elbette. Bu bir tercih meselesi. Ama unutulmamalıdır ki, işe alımcının da bir tercih yapması gerekiyor.
Gelelim bir diğer konuya; sosyal medya…
Özellikle gençlere; Linkedin, Financial Times gibi geliyordur, eminim. Kelimenin tek anlamı ile sıkıcı… Bir instagram, twitter dururken neden Linkedin…
Çünkü Linkedin, iş dünyasına bir klavye kadar uzakta tutuyor sizi. Mutlaka profesyonelce hazırlanmış bir Linkedin hesabınız olmalı. Bu elbette sadece yeni mezunlar için değil, yıllarca profesyonel olarak kurumsal şirketlerde çalışmış bir çok kişi için de geçerli. Kendi sektörlerinden, şirketlerinden, rakiplerinden, uzmanlık alanlarından dünyadaki trendlerden haberdar olmak için bir Linkedin hesabı açmalılar.
Ama burada dikkat edeceğiniz iki nokta var;
öncelikle özgeçmiş bilgilerinizi yapılandırmadan önce, lütfen profesyonellerin hesaplarını inceleyin, ne, nerede, nasıl, yazılmış gözlemleyin.
Bir de paylaşım yaparken aman çok dikkat edin. Az önce de dediğim gibi burası diğer sosyal medya mecralarına benzemiyor. İş yaşamınız ile ilgili, aradığınız işler ile ilgili, sektörler, şirketler ile ilgili bilgileri buradan alabilir ve ilgili kişilere veya bağlantılarınıza sorular sorabilirsiniz. Bu mecrayı arkadaşlarınız ile gezip tozduğunuz yerleri, aranızda yaptığınız esprileri, popüler kültürü takip ettiğiniz bir yer olarak görmeyin.
Bir önceki yazımda araştırma yapın dediğim yer aslında Linkedin… Şirketlerde çalışanlara ulaşabilir, uzmanlardan görüş alabilirsiniz. Biri cevap vermezse biri illa ki verir.
Tabii paylaşımlarınıza dikkat edin derken de, “ne paylaşacağım o zaman ben en iyisi hiç bir şey paylaşmayayım” diyerek de sadece takip etmeyin. Ara sıra da olsa, okulunuz, uzmanlık alanınız veya profesyonel yaşamınız ile ilgili bir karikatür, bir araştırma sonucu bir haber paylaşın. Bağlantılarınız ile etkileşimde bulunun.
Linkedin ile ilgili hesap açma konusunda daha detaylı yazımı www.fundainkaya.com sayfalarımda bulabilirsiniz.
Tüm bunları yaptıktan sonra, sıra öz geçmiş ve ön yazı oluşturmaya geliyor ki, onlar için de ayrı yazılarım var. Bir daha tekrar etmeyeceğim. Ama başvurular, takipleri ve mülakatlar ile ilgili bir kaç şey bir sonraki yazımda söyleyeceğim.