Deneyimli ya da deneyimsiz olun tüm adaylara işe alımlarda ne olup ne bittiğine dair bir kaç notum var.
Gördüğüm, duyduğum kadarı ile, İK’nın teknik bilgi sahibi olmadığı için nitelikli kişiyi seçemeyeceğini ifade eden adaylar var.
Basitçe açıklamak istiyorum.
İK adayın şirket kültürüne uygunluğunu, pozisyona uygunluğunu, yetkinliklerini ölçer, davranış kalıplarını belirler. Eğer pozisyonun gerektirdiği aday profiline uygun bulursa, adayı çalışacağı teknik birim yöneticisi ile görüştürür.
Belli bir seviyede iş yapan kurumlara (kurumsal demiyorum, çok yanlış anlaşılıyor) başvurduysanız süreç en basit hali ile bu şekilde işler. İK ile ilk görüşmeyi yapmışsanız ve herhangi bir başka görüşme olmamışsa, emin olun o pozisyona ve şirkete uygun olmadığınız içindir. Teknik bilgi becerilerinizin yetersiz olduğu için değildir. Nedir şirkete uygunluk? Bunu da çok basit ve hepimizin anlayabileceği bir örnek ile açıklayayım.
Cuma günleri Happy Hour yapan ile namaza giden şirket arasında ciddi kültür farkı vardır. Siz, hangi kültüre daha uygun iseniz o kültürün çalışanı olmanız sizi daha memnun eder. Farklı bir kültürde olan şirkette, İK sizi işe alsa bile, zaten siz dayanamaz ve bir kaç ay sonra işten çıkarsınız.
Lütfen örneğim üzerine de spekülasyonlar yapmayın. Şirket kültürü, örgütsel psikolojinin uzmanlık alanıdır ve üzerine kitaplar yazılmış, dersler verilmiş ve verilmektedir. Bu nedenle bu konuya bu yazımda değinmeyeceğim. En basit ve anlayabileceğimiz şekilde örneklendirdim. Yoksa şirket kültürü sadece Cuma günleri happy hour yapılması demek değildir. Yanlış anlaşılarak politik tartışmalara malzeme yapılmasını istemem.
Bunun yanı sıra, İK, pozisyonun gerektirdiği şekilde sizin nasıl çalıştığınıza bakar. Bir şirkette ilgili pozisyonda takım çalışmasına yatkın olmanız aranırken bir başka şirkette aynı pozisyon için bireysel çalışma yapmanız istenebilir. Bu nedenle, sizin takım çalışmasına yatkın olmanız doğru veya yanlış değildir. Sadece o kuruma ve pozisyona uygun veya değildir.
Bu aşamaya kadar en basit işe alım sürecinden geçtiniz. Bazı kurumlarda bu aşamaya gelene kadar teknik bilgi sınavları, kişilik envanterleri vs gibi bir çok eleme aracına da tabi olmaktasınız. Bu sınavlardan aldığınız notlar, görüşmelere katılımınızı etkiler. Bu sınavlardan elenen adaylar, bir sonraki aşamaya tabi tutulmaz.
Tüm bu faktörlerden uygun olduğunuz –dikkat ederseniz yanlış değil, uygunluktan bahsediyorum, kişilik envanterlerinde de yanlış doğru yoktur, pozisyona uygunluk uygunsuzluk vardır- İK tarafından tespit edilirse, o zaman teknik görüşme için ilgili kişiler -bu genelde birim yöneticisidir- sizinle görüştürülür.
Eğer teknik birim yöneticisi de hakkınızda olumlu karar verirse, henüz işe alınmış olmazsınız. Tek aday siz olmadığınız için sizin gibi OLUMLU olarak değerlendirilen adaylar arasında bir seçim yapılması gerekir.
Kendinize şunu sorun, karşınızda her açıdan birbirine tamamen benzeyen iki kişi hatta daha fazla kişi var ve birini seçmek zorundasınız ne yaparsınız?
İşte bu seçim sürecinde tamamen ilk izlenimler, konuşmalar, seçilen kelimeler, duruş, giyim kuşam vs devreye girer.
Seçimi yapacak kişiler, birlikte çalışacağı kişilerin özgüveni düşük, sesini duyamadıkları, üç kelime ile hayatı çevirmeye çalışan, devamlı gözünü kaçıran, gülümsemeyen, stresli kişilerle çalışmak istemezler.
Bu nedenle de seçimin bu son aşamasında yaptığı değerlendirmede bazı fiziksel faktörler ön plana çıkar.
Aday seçiminde %67 oranında göz kontağı kurup kurmadığınıza bakılır. Gözünüzü kaçırıyor olmanız göz renginizi göremedikleri anlamına gelmez, yalan söyleme ihtimalinizi ortaya koyar. Sizin de her gün farkına varmadan bilinçaltınızda yaptığınız bir şeydir. Sizden bir şey sakladığını düşündüğünüz kişinin hareketlerine dikkat ederseniz, gözünü kaçırdığını göreceksiniz.
Herkes günlük iş stresinde yaklaşık en az 9 saat boyunca birlikte çalıştığı insanların güler yüzlü olmasını bekler. Zaman zaman tabi, gerek özel gerek iş hayatımızda kendimize bile katlanamadığımız yüzümüzün asıldığı günler olacaktır. Fakat tüm iş yaşamı boyunca yüzü asık biri de yan masanızda oturduğunda eminim daha güne başlarken motivasyonunuz düşücek. Bir de buna, insanlarla devamlı iletişimde bulunması gereken bir pozisyonu eklerseniz, gülümseme faktörü işe alımlarda %38 oranında bir yer edinmektedir. Görüşmeciler gülümseyen adayları seçim aşamasında, %38 oranında daha ön plana koyarlar.
Duruşunuz ise, özgüveninizi yansıtır. Bakın fotoğraflara başarılı insanlar ile başarısız insanlar arasındaki duruş farkı hemen gözünüze çarpacaktır. Hele ki, müşteriler ile ilgilenmeniz gereken bir pozisyonda işe alınacaksanız, duruşunuz işe alımlarda ciddi önem kazanacaktır. %33 oranında kötü duruş adayın işe alınmasında etkili olmaktadır.
Aynı şekilde kolların omuza konması, adayın kendini yatıştırmaya çalıştığını gösterir. Kollarını göğsünde kavuşturması, sıkıldığının veya size karşı kapalı olduğunu aynı fikirde olmadığı temelde bir rahatsızlığın varlığı anlamına gelir. Bu da adayı değerlendirecek kişi tarafından bilinçli ya da bilinçsiz şekilde algılanır ve %21 oranında işe alımda etkili olur.
Adayların görüşmelerde ayaklarını sallaması da stres belirtilerinden biridir. Stresine hakim olmaya çalışan biri ayaklarını sallayabilir. Fakat özellikle stresli işler veya müşteriler ile çalışılması gereken pozisyonlar ise, bu görüntü %33 oranında görüşmeciyi olumsuz etkiler. Aynı özelliklerdeki bir aday ile karşılaştırdığında emin olun, aynı soruya ayaklarını bacaklarını sallamadan cevap veren aday işe alınacaktır.
Tokalaşmanız ise, bir aday olarak, görüşmeci ile kuracağınız ilk ve çoğu durumda da tek temasınız olacaktır. Tokalaştığınızda size rahatsızlık veren kişiler olmadı mı hiç hayatınızda? Zayıf bir şekilde, karşı tarafın elini ucundan tutar gibi bir tokalaşma, sizden iğrendiği size fazla dokunmak istemediği hissine kapılmanıza neden olur ki, bu da aslında kişinin size karşı üstünlüğünü ortaya koyduğunu da gösterir. Bu tip tokalaşmalar görüşmecilerde %26 oranında olumsuz bir his bırakır ve bu faktörün eleme kriterleri arasına girmesini sağlar.
Benzer adaylar arasında bir seçim yapılmak istendiğinde, emin olun kıyafet %65 oranında görüşmecileri etkiler. Görüşmecinin oyu, aynı teknik bilgi beceri ve yetinliklere sahip adaylar arasında, %65 oranında profesyonel iş kiyafetleri ile görüşmeye gelmiş olandan yana olacaktır.
Bunların yanında bir başka faktör var ki, o da bir anlamda, sizin işi ne kadar ciddiye aldığınızı gösterecek olan görüşmeye geldiğiniz şirket hakkında bilgi edinmenizdir. Görüşme sırasında, görüşmeci sormasa bile, şirketin faaliyeti ile ilişkilendirdiğiniz bir konuşma yapmanız, emin olun diğer adaylardan %47 oranında daha öne geçmenizi sağlayacaktır. Genelde görüşmelerde görüşmeye gittiğiniz firma ile ilgili en azından bir soru sorulur. Bu nedenle şirketin internet sitesinden faaliyetlerine, insan kaynakları politikalarına vs bakmanız bu konularda fikir edinmeniz önemlidir. Daha da önemlisi başvuracağınız pozisyon ile ilgili olarak şirket bünyesinde araştırma yapmanızdır.
Konuşmanız, kullandığınız kelimeler ve gramer yapınız da %38 oranında görüşmecileri etkileyen faktörlerdendir.
İşte tüm bunlar sizin işe alımınızda elenmenize veya işe alınmanıza neden olan faktörlerdir. Her şirket bu kadar sistematik olmasa ve bilinçli olmasa bile bu elemeyi yapar.
Unutmayın, işi siz alırsınız, onlar vermez. Bu nedenle, bilgi ve becerilerinizi geliştirmeye verdiğiniz önem kadar, beden dilinize ve kişisel gelişiminize de önem vermelisiniz.
Bu arada bir not daha; lütfen yorumlarınızda, geçilen iltimaslardan veya akraba eş dost işe alımlarından bahsetmeyin. Bu tür iltimaslar yok demiyorum, diyemem de…Size sadece diyebileceğim, şirketlerde çalışan sayısı ile işe alınabilecek eş dost akraba sayısını düşündüğünüzde, mecburen eş-dost olmayanların da şirkette çalışması gerektiğini ve bunlardan birinin de siz olacağını düşünün. Ayrıca, yeterli bilgi beceri düzeyi ve kişisel gelişimini tamamlamamış eş dost akrabanın da bir süre sonra o şirket ile ilişiğinin kesildiğini unutmayın. Zaten bilgi beceri ve kişisel gelişimini tamamlamış eş dost akraba işe alınmış veya şirkette çalışıyorsa da, bu konu sizin açınızdan sorun olmamalıdır.