Ne güzel değil mi, bu işsizlik içerisinde iş bulmak? Gözünü dünyaya açtığından beri okuduğun, ana okuldu, ilkokuldu, lise, üniversite derken bir de yetmezmiş gibi, belki yüksek lisanslar, e senin diğerlerinden farkın neler, kafanın üstünde hem kavak yelleri hem gelecek endişeleri ile sanki tüm yaşam amacın o işe ilk girdiğin günmüş gibi….
O gün tatlı bir huzur, ufak bir endişe, biraz korku, hafif iş buldum öz güveni, neyse ki bir yere kapağı attım, 22 yılımı bu gün için yaşadım duyguları aklınızda uçuşurken, birileri size, sözleşme, evrak, sgk, oryantasyon, bordrolar, yöneticin diye başlamıştır anlatmaya….
Endişelenmemek elde değil tabii, harıl harıl not defterlerine yazılır lüzumsuz lüzumlu her bilgi. Sorarsın, “pardon, mesela saat 18:00’de çıkmadım şirketten de bir ihtiyacım oldu 18:05’de çıkmak zorunda kaldım, bu sorun olur mu?” “Evet olur, yeriz biz sizi”, demez kimse anlatır sabırla…
Başlarsın artık bir masa, bir sandalye üzerinde, karmaşık duygular ve endişelerle; ne yapacağım, yapabilecek miyim?
Öncelikle okuldan mezun olup işe başlayan arkadaşlarıma ufak bir bilgi, o okulda öğrendiğiniz hiç bir şey iş hayatında işinize yaramıyor. Genel anlamda konu hakkında fikir edinmiş oluyorsunuz o kadar. Bu bizim yıllarca üniversitelerin, iş hayatından çok uzak olduğunu söylediğimiz ama üniversitelerin bu konuda kapı duvar olduğu bir konu yani sizinle hiç alakası yok. Sorun sizde değil, sistemde.
Peki o zaman ne olacak, olacağı şu, oturup yeni baştan bildiğinizi sandığınız konuları öğreneceksiniz. O nedenle ne kadar hızlı öğrenirseniz o kadar iyi performans gösterirsiniz. O kadar aranan kişi olursunuz. Peki bu hızlı öğrenmeyi nasıl sağlayacaksınız?
Enerjinizi, zamanınızı ve motivasyonunuzu öğrenmeye adayarak!
Yok eğer derseniz ki, o çok uzun yol daha kısa yollar da var. O da mümkün elbette. Kısa yoldan birilerinin (!) gözüne girerek bir yer edinmek isterseniz, öğrenmeye adanmışlıktan çok daha uzun bir yola hazır olun derim. Ben demiyorum, 26 yıllık hiç ara vermediğim deneyimim diyor.
Size o kısa yolu gösterecek kişinin kim olduğu, bu meziyeti nasıl elde ettiği, başarılı olup olmadığı, bu uğurda neleri feda ettiği gibi minik detaylardan haberiniz olmadan bir iki söz veya manipülasyona iş hayatınızı, kariyerinizi, geleceğinizi, o birilerinin sözüne feda edebilirsiniz.
Bu güzel ilk iş gününüzde motivasyonunuzu düşürmek değil amacım. Olabildiğince bu yazımı okuyan arkadaşlarıma gelecekteki hasarlarını minimize etmek için, naçizane önerilerim.
İnsanları çok iyi tanıdıklarını söyleyen fakat kendini bile tanımayanlar, edindikleri ufacık konfor alanında mutlu mesut hiç bir hedefi olmadan, işe girdiğinden beri bir rutini belirlemiş bu rutindeki en ufak bir su damlasını tsunamiye çevirenler, her toplantıda bu bizim işimiz değil, benim görev tanımımda yok deyip, terfi etmek için çaba göstermez, terfi edecek kadar bilgi beceriye sahip olmak istemez ama toplantıdan çıktıktan sonra neden bir türlü terfi edemediği konusunda sürekli şikayet edenler, çok sessiz sakin öfkelerini hiç hissettirmeyen ama damarına bastığınızda içinden bir canavar çıkanlar, sosyalleşmenin yolunu, kimsenin bilmediği dedikoduları diğerlerine anlatmaktan geçtiğini sananlar, okuduğu kişisel gelişim kitaplarındaki cümleleri önüne gelen herkese satmaya çalışanlar, her şeyi bildiklerini, üstün insan olduklarını ve her şeyi kendilerinin fazlası ile hak ettiğini düşünenler, kendilerine ayrıcalık yapılması gerektiğine inanan yapılmadığında öfkelenen ve sen ne olduğunu anlamadan kılıçlarını çekenler, kendisine üst düzeylerden bir düşman yaratıp onu alt ederek kendi çöplüğünde güç elde etmeye çalışanlar, atsan atılmaz satsan satılmaz, çağını yakalayamamış, teknolojiden anlamaz, gelişime inanmaz, inatçılar, olumsuzluklardan bahsetmekten asla yılmayan ama hiç bir şekilde istifayı aklının ucuna bile getirmeyenler, bir önceki iş yerindeki mükemmel sistemi öve öve bitiremeyip, o sistemin bulunduğu şirkette yaratılması için parmağını kıpırdatmayanlar, işe yeni gelen herkesi potansiyel tehlike olarak görüp, -aklınca, konfor alanını yaratmıştır, ve diğerleri kontrol altındadır- daha senin adını bile bilmediğin ama o senin her şeyine hakim, seninle nasıl savaşacağını daha işe başladığın gün planlamış savaşçılar, herkesten kuşku duyup, olumlu duygular göstermekte zorlanan, mizah yönü gelişmemişler, başkalarının dikkatini çekmeye çalışıp hep odak noktasında olmak isteyenler, duygularını aşırı dramatize edenler, başkalarını aşırı şekilde idealize edenler, sonuçları hiç etkilemeyecek olsa da ayrıntılara, prosedürlere, düzenlemelere, aşırı dikkat edenler, mülayim gibi görünüp muhalif olacak her zaman bir konu bulanlar, tüm gün işi olmasa bile gıkını bile çıkarmayan, akşama kadar sosyal medyada, alış veriş sitelerinde gezinenler, her şeye çok hızlı uyum sağlayan iş yapmadan iş yapıyormuş sanatında usta olanlar, her zaman çok işleri olduğu için seninle ilgilenemeyeceklerini söyleyenler, şirketin kendisine sonsuza kadar ihtiyacı olsun diye kimse ile bildiklerini paylaşmayanlar, hatta sorsanız bile bilmiyormuş gibi yapanlar, rakip olabileceğini hissine kapıldıkları anda, astlarını bastırmaya çalışanlar, ya da daha baştan işe alımını engelleyenler, biz bu saçları değirmende ağırtmadık diyerek her hareketinize engel koyanlar, daha önce denenmişti olmadı bence hiç bir daha denemeciler, hiç bir etkinliğe katılmayıp tüm öğle yemeklerine yalnız çıkan, olabildiğince kimse ile konuşmayarak günü idare etmeye çalışanlar, suya sabuna dokunmayan aktivitelerde bile kazanma güdüsü ile hareket edenler, başkalarının onayı olmadan hiç bir karar alamayanlar, kimseyi gücendirmemeye çalıştıkları için herkesin her dediğine evet diyenler, başarısız görünmemek için bilgi ve yeteneğinin altında iş yapmaya çalışanlar, kronik ayak direyiciler, kendilerine verilen işleri “unutanlar (!)”, bu düzen böyle gider hiç boşuna uğraşmacılar….
Eminim uzun yıllar iş hayatında olan dostlarım bu tiplere daha fazlalarını da ekleyecektir.
Yani diyeceğim şu, eğer sen tüm bu ve daha fazlası tiplerin içinden kısa yoldan seni bir yerlere götüreceğine inanabileceğin birini bulursan, elbette o kısa yolu dene.
Ama emin ol senin en kısa yolun tüm bu tiplerin anlaştığı tek bir noktada toplanır.
Öğrenmenin peşini bırakmayan, hiç bir işten gocunmayan, her verilen işi kişisel veya mesleki gelişimi için fırsat olarak gören, azimli ama hırslı olmayan, herkese belli mesafede duran, özel ve profesyonel yaşamlarının dibine her ne kadar onlar çekmeye çalışsa da girmeyen, tüm olumlu olumsuz geri bildirimleri kişiselleştirmeden gelişimi için gerekli gören, dedikodulara müsaade etmeyen, manipülasyonlara gelmeden hedefi için sadece iş yapan biri olursan, yukarıda saydığım tiplemeler sana saygı gösterecek veya göstermek zorunda kalacaktır.
Tüm bu davranışların nedenlerini araştırdığınızda aslında en derinde, insanı insan yapan “değerli hissetme” arayışı yatar. İnsan bu arayışını hayatı boyunca sürdürebilir. Kimi için bu arayış çok uzun sürer, kimisi için çok kısa. Kimi hiç bulamaz. Sen de sadece özel yaşamında değil, işe başladığın anda yapacağın her hareketinde de; sosyal yaşamında, çalışma arkadaşların, yöneticilerin, ailenin ve en önemlisi kendi gözünde, kendini değerli hissetme iç güdüsünü bulacaksın.
Bu arayış kolay değildir. Tüm bu çalışan tiplerinin içerisinde, sana kendini değerli hissettirecek, örnek olabilecek birini bulmak da kolay olmayacaktır.
Bu tiplemelerin hepsi bir şirkette olmayabilir, olabilir de… Ama onların arasında, benlik saygıları olan, kişisel gelişimini tamamlamış, gençlere fırsat verebilecek, hiç bir art niyeti olmadan sana her şeyi öğretebilecek gerçek profesyoneller de olacaktır. Onlar sana bazen soğuk görünebilir, bazen ukala olduklarını düşünürsün, bazen bu kadar iyiliği neden yapıyor diye kuşkulanırsın, bazen onlara kızarsın, haklarında yanıldığını hatta hayal kırıklığına uğrattıklarını bile düşünürsün. Ama eğer onlardan bir tanesinin ilgisini çekebildiysen peşini bırakma. Şu iş hayatı ile ilgili belki de bir daha bulamayacağın o anda değil ama iş hayatında yıllarını geçirdikçe ancak kıymetini anlayacağın, senin için idol olabilecek kişilerdir onlar….