En bayıldığım sorulardan biri “sizi niye işe alalım”
Sevgili görüşmeciler, siz ilana çıkarsınız, aday da başvurur, siz de işe alırsınız. Işte bu kadar basit. Eğer adayın diğer adaylardan farkını (ki felsefeye girmeyeceğim ama görüştüğünüz adayın farkını kendisi değil, referansları verir size) öğrenmek istiyorsanız bunu siz bulacaksınız. Biraz dedektifçilik oynamanız gerekiyor o kadar. Siz neden onu işe alacağınızı kendinize sorarsanız, daha objektif bir değerlendirme yapmış olursunuz. Aksi taktirde çok da diğer adaylarınkinden farklı cevaplar ile karşılaştığınızı sanmıyorum.
Neden yeni bir iş arıyorsunuz?
Siz neden yeni bir eleman arıyorsunuz? diye soranla karşılaşmadınız henüz değil mi? Bu soruları sormaya devam ederseniz, yeni nesil adaylardan bu tür cevaplar alma ihtimaline hazır olun.
Genelde para kazanmak için çalışmak gerekir. İş değiştirmesinin altındaki nedenleri bu şekilde öğrenmeniz mümkün değildir. Bu tür soruların altında yatan asıl neden genelde, ayrılmak istediği şirketin dedikodularını öğrenmektir. Eğer rakipleriniz veya piyasadaki şirketlerin dedikodularını öğrenmek istiyorsanız adayın da ağzı sıkı değilse, siz şirketlerin kirli çamaşırlarını öğrenirsiniz, aday da içini dökmüş olur. Bu tür bir adayı da işe alan yoktur değil mi? Zira aynısını sizin şirketinizden ayrılırken de yapacaktır.
Hafta sonları ya da tatillerde çalışır mısınız?
Binbir eleme, telefonlaşma, randevulaşma, gidip gelen e-postalar, her iki tarafında zamanını ayırmak derken bu soru ile adayın aslında sizinle hiç çalışamayacağını anlarsanız. Peki diğer yanınız, size sormaz mı, “bunu neden daha randevu aşamasına gelmeden sormadın” diye? Yoksa siz hala, telefonda veya başvuru sistemlerinizde bu tür kriterleri baştan sorup, özellikle her iki tarafın da, zamanından tasarruf etmiyor musunuz?
Kızgın bir müşteriyi nasıl yönetirsiniz?
İşte size yine bir film senaryosu olacak cevap daha… Aday sizin duymak istediklerinizi anlatacaktır. Kızgın bir müşteri ile nasıl baş edeceğini gayet güzel bir şekilde anlatacaktır. Ama kızgın bir müşteri ile karşı karşıya kaldığında bu dediklerini yapacağından nasıl emin olacaksınız?
Hepimiz biliyoruz ki, “yalan söylemek yanlış bir şeydir” ve hepimiz rengi ne olursa olsun yalan söyleriz. Yalan konusundaki düşüncelerimiz ile, uygulamaya geldiğindeki davranış şeklimiz pek âlâ farklı olabilir. Olması gerekeni anlatmak ile, kızgın bir müşteri ile karşı karşıya kalındığında gösterilen davranışlar çok farklı olacaktır.
Bu nedenle iyi bir soru ama şekli bu biçimde olmamalı. Yetkinlik bazlı mülakat eğitimlerinde öğrenilecek türde bir sorudur bu da…
“Ücret beklentiniz nedir sorusuna genelde adaylar; “şirketin kendine uygun ücret politkaları vardır, ben teklifiniz üzerine bu konuyu konuşmayı tercih ederim” derler. Çünkü her yerde “böyle deyin” diye yazıp çiziyoruz.
Peki bu sorudan adayın kabul edebileceği ücreti öğrenebilmiş oldunuz mu? Üstelik uygun bir teklif sunmayı öngörüyorsunuz. Diyelim ki teklifi de verdiniz. Aday için de bu teklif kabul edebileceği sınırların altında kaldı. Ne yapacaksınız? Daha aday işe girmeden pazarlık etmesine olanak tanıyarak, şirkette aslında haklarınız belirli politikalara değil, sizin pazarlık gücünüze bağlı mı, demiş olacaksınız.
Bir önceki işyerindeki paketini sormanız size aşağı yukarı bilgi verecektir. Adayın beklentilerini karşılayıp karşılamayacağını üç aşağı beş yukarı öğrenmenin yolu, bir önceki iş yerindeki paket (ücret, sosyal haklar, yan haklar vs) üzerinden bilgi almanızdır.
En büyük başarısızlığınız nedir?
Aman Allahım….Artık ana fikri anladınız. Varsayım içeren soru ve ne başarısızlığı?
Kısa ve öz bu şekilde SORMAYIN.
Sizi ne motive eder?
Motivasyonu aday ile aynı anlamda mı kullanıyorsunuz? Adaylar motivasyon kelimesinden ne anlıyor? Sizin şirket kültürünün motivasyon unsurlarını biliyor musunuz? Adayın motivasyon unsurları ile şirketinizin motivasyon unsurlarını karşılaştıracağınız bir ölçüt var mı elinizde? Hiç bu konuda bir ölçümleme yaptınız mı? Aday ne dese, kabul edeceksiniz?
Patronunuz/yöneticiniz ile aynı fikirde olmadığınız bir zamanı anlatın.
Evet bu sefer doğru düşünüyorsunuz. Varsayımsal bir soru-ne aynı fikirde olmaması-ben patronumla çok iyi geçinirim.
Baskıyı nasıl yönetirsiniz?
Öyle bir soru ki bu…Ne tür baskı, müşteri olsa ayrı ele alınır, yönetici ayrı, takım çalışanı ayrı, bir olaydan olanı ayrı, evde yaşadığı baskı apayrı ele alınır. Baskıdan kastınız nedir? Herkesin ayrı ağrı eşiği olduğu gibi ayrı baskı eşiği de vardır. Kimi çok dayanıklıdır kimi hiç dayanamaz. Birisinin baskı dediğine diğeri basit bir olay der geçer. En iyisi siz hangi olaylar karşısında baskıyı ele alma yöntemini öğrenmek istiyorsanız soruyu biraz daha açık şekilde ele alın.
CEO’muzun adı nedir?
Valla ben şimdi Apple’a görüşmeye gitsem vefat ettiğini bile bile Steve Jobs derim. (yazının bu noktasında internetten Apple’ın yeni CEO’sunun kim olduğunu öğrenip geri dönecekler için bu cümleyi kalın yazdım, geri döndüğünüzde yerinizi aramakla uğraşmayın) Ama Apple hakkında saatlerce konuşabilirim. Anlatabildim değil mi, asıl konunun ne olduğunu?
Kariyer hedefiniz nedir?
“İşimi iyi yapmak ve bu sayede, şirketime yararlı verimli bir çalışan olmak, bu şekilde de kendimi her daim geliştirerek ileride yönetici pozisyonlarında görev almak”
Özü farklı olan başka cümle, kuran veya duyan var mı?
Sabah erken kalkmana sebep olan şey nedir?
“İşe gelmek için sabırsızlanıyorum, işte bu beni sabah yatağımdan hızlıca kaldıran şeydir”
Adayın işe gelirkenki motivasyonunu mu ölçmek istiyorsunuz? Yukarıdaki cevap, ölçebildi mi?
Bir lider misiniz yoksa onu takip eden mi?
“Kaç kişi birini takip ederim der” bilmiyorum. Buna kaç kişi açık bir şekilde “liderim” der onu da bilmiyorum. O kadar çok liderle o şirkette ne yapacaksınız o da belli değil. Görüştüğünüz pozisyon liderlik yetkinliklerini gerektiriyor olabilir. Aday “ben bir liderim” diyerek kendi kendinin liderliğini beyan ettiğinde bu sizin için yeterli olacak mıdır? Onu da bilmiyorum.
Hobileriniz nelerdir?
Kitap okumak, film izlemek, müzik dinlemek.
Cevabına bayıldığım sorulardan biri. Her zaman adaylara derim, aman gerçekten amatörce ilgilendiğiniz bir hobiniz yoksa bu hobileri saymayın. “Dalış yapıyorum”, dalgıç lisansınız var mı, “yüzüyorum”, hiç yarışmalara katıldınız mı? Adaylara en çok söylediğim şeyler bunlar. Ama görüşmeciler için de, eğer bu yukarıdaki hobilerin sayanlara “peki hangi kitabı okudunuz”, “ne tür filmler izliyorsunuz” derseniz, aldığınız cevap ne işinize yarayacak bunu iyi düşünün. Kimsenin zevklerine göre işe alım yapamayız. Görüşmeci olarak rock müzikten hoşlanıyorsanız ve aday arabesk dinliyorsa işe almayacak mısınız? Bu tamamen kişinin kendi boş zamanlarını nasıl geçirdiği ile ilgilidir.
Adayı tanımak istiyor olabilirsiniz. Ama sizin ölçmeniz gereken şey, adayın yetkinlikleri ile açık pozisyon için ihtiyaç duyduğunuz yetkinlikler örtüşüyor mu, örtüşmüyor mu, bunu analiz etmektir.
Bu şekilde yargılara ve düşüncelere dayalı bir mülakat ile şirketinize verimli bir eleman değil, ancak kendinize arkadaş alırsınız.