Neden geldi, nereden geldi aklıma bilmiyorum.
Hayır etrafta turuncu bir şey de görmedim. Çamaşır günüm de değil.
Fakat birden o günleri hatırladım, binbir zahmetle çamaşır yıkanan, asılan sonra da, ütülenen o çamaşırlar !!! Bilirim annemlerin çamaşır günleri vardı. Aynı çaylar, börekler pastaların tüketildiği “gün”leri gibi çamaşır günleri yaparlardı. Aynı apartmanda kocalarını işe yollayıp, can hıraş çamaşıra girişen hatunlar…
Makinaya detarjanı suyu koyardınız, kovadan hallice büyük kazana, bir sağa bir sola döndürerek yıkardı çamaşırları…Ne büyük buluş !!!
Büyük rahatlık, banyoda, balkonda orada burada çivitli çamaşırları leğenlerin içinde bekletme derdine son !!!
Atıyorsun makineye yıkıyor. Sonra kovanın içerisinden çıkarır gibi çıkarırdınız, kovanın üstünde kuyuya asılmış çıkrık gibi asılı iki silindirin arasına kendi elinizle sokar, aynı kuyudan kovayı çıkarırken çevirdiğiniz gibi bir manivelayı çevirir sıkardınız çamaşırlarınızı…Yarı otomatik !!!
Yaşım çok ileri değil ama, teknolojinin nereden nereye geldiğini görünce insan, yaşının ilerlediğini anlamasının rahatsızlığı ile iyiki teknoloji ilerlemişin rahatlığı arasında gidip geliyor duygularım…
Sağolsun diyeceğim ama hakkın rahmetine kavuştuğu kesin, o nedenle saygıyla anıyorum, 1908’de, elektrikle çalışan ilk çamaşır makinesini icat eden, Alva John Fisher’i, Chicago’da bulunan Hurley Machine Company tarafından üretilmeye başlanan makinaya Thor adı verilmiş, patenti de 1910 yılında alınmış. 1924 yılında da, ilk kurutmalı makineler piyasaya çıkmış.
Yoksa şimdi düşünemiyorum akşam saat 20:00 suları işten, eve geldikten sonra çamaşır yıkama seansları yapmak zorunda olduğumu…