CV’lerini, yöneticilere, insan kaynakları uzmanlarına veya ilgili kişilere gönderirken hiç bir bilgi vermeden sadece e-postaya dosyalarını ekleyip gönderenlere sesleniyorum.
Bu tip gönderiler, dünyamızda da çok yaygın olmalı ki, Amerikalılar üşenmemişler bir araştırma yapmışlar.
Hedefinin ve amacının ne olduğu bilinmeyen CV’ler siber alemin karanlıklarında kaybolup, gidiyorlar. Ancak bu tip CV’lerin %10’a yakını kendi başlarına iş bulma becerisine sahip olabiliyormuş.
CV’sini bir ilgilinin e-postasına bırakıp kaçanları, kapıları çalıp kaçan çocuklara benzetiyorum. Pencereden apartman kapısına bakıp geri dönüp koltuğunda oturmaya devam edenler ile karşılaşacakları kesin… Önce inbox/gelen kutusu, sonra da deleted items/silinen postalar klasörlerinde yerlerini alıp en fazla 30 gün içerisinde de otomatik olarak siber uzayın derinliklerine karışacaklar. Siz ise, “CV’mi gönderdim” diyerek bekleyişinizi sürdüreceksiniz. Ya da daha da ileri giderek, “her yere CV’mi gönderiyorum ama bir türlü iş bulamıyorum” diyeceksiniz.
Çok acımasızca görünebilir.
Ama sizin e-posta kutularınız da gün içerisinde binlerce CV’ye yer bulsa, farklı bir şey yapmanız mümkün olmayacak. Önce her bir CV’yi içini açıp bakmadan, o adayın hedeflerini anlamak isteyeceksiniz. Öncelikle ilk ihtiyacınız adayın değerlendirileceği kategoriyi seçmek olacak. Ama bunu bulmak için çok zahmetli yol kat etmeniz gerekecek. Halbuki, e-postaya CV’sini iliştirdikten sonra kısa bir yazı ile ne istediğini belirten adaylara hizmet ne kadar da kolay oluyor.
Hangi pozisyona başvurursanız vurun, hiç bir şey yazmayacak olsanız bile, günün birinde yöneticinize bir e-posta yazmak zorunda kalacağınız bir iş yerinde, yazılı iletişim yetkinliğiniz de e-postanızı gönderiş tarzınızdan anlaşılıyor.
Bu nedenle CV’nizi e-postaya bırakıp kaçmaktansa, iki kelam kendiniz ile ilgili bir şeyler söylemeyi, herkesten çok kendiniz hak ediyorsunuz…