Glassdoor adlı blog da, görüşmelerde en çok sorulan soruların bir derlemesi yapılmış.
Yıllardır üzerinde durduğumuz yetkinlik bazlı mülakatlarda nasıl sorular sorulması gerektiği ve alınan cevapların nasıl yorumlanması gerektiği üzerine konuştuk, konuşuyoruz.
Fakat bazı görüşmecilerin alışkanlıklarının rahatlığı, onları cevaplarının görüşmeciye hiç bir fayda sağlamayacağı bu soruları sormaktan alıkoyamıyor.
Aday olduğunuz dönemlerde bu soruların kaçına maruz kaldınız?
Ya da bir görüşmeci olarak bu sorulardan kaçı size doğru cevabı sundu?
İçlerinde kaçının cevabı aradığınız pozisyona özel yetkinlikleri ve bunlara bağlı davranışları verir?
Hep birlikte bakalım bu sorular sizce doğru cevabı aldırabilir mi görüşmecilere?
En klasik ve en vazgeçilmez sorudan başlayalım…
Güçlü yanlarınız nelerdir?
Bu bana hep, manava gidip “domatesleriniz taze mi” dediğimde, “abla bunlar çürük” diyen manavı göz önüme getiriyor. Daha doğrusu böyle bir manavı gözümün önüne getiremiyorum.
“İnsanlarla iyi iletişim kurarım”. Alın size cevap.
Bir insan kendini ne kadar objektif anlatabilir? Hele ki işin ucunda para varsa?
Tabii bu soru sorulur da arkasından en cevabı her zaman şüphe götürücü olan ikincisi gelmez mi?
Zayıf yönleriniz nelerdir?
“Mükkemmeliyetçi bir yapım var.”
Şimdi görüşmecinin yerine koyun kendinizi ve bu cevabı aldınız. Ne düşünürsünüz?
Aday iyi bir şey mi söyledi kötü bir şey mi?
Ben hiç bir görüşmecinin bu sorudan aldığı cevap ile tatmin olduğunu sanmıyorum. Bu soruyu sorduktan sonra, aklında hiç bir şüphesi kalmayan, ya da karşısındakinin tamamen doğruyu yalnızca doğruyu söylediğine inanan var mı?
Üçüncü soru ise, daha da anlamsız. Hele Türkiye şartlarında…
Hangi şirketlerde çalışmak istersiniz?
Bu genelde danışmanlık firmalarının sorduğu türden bir soru. Bakın dikkat edin, yalnız hangi sektör falan değil, hangi şirket?
“En Büyük Benim Holding, eeee bir de eğer altıma araba verirlerse En Büyükten Bir Küçük Holding’de de çalışmak isterim tabii….”
Sonuçta danışmanlık şirketi hangi şirketler ile anlaştıysa adayı o şirketlere pazarlayacak, elbette o şirketlerin de açık pozisyonu varsa, siz de iş bulduğunuza sevinip, En Büyük Benim Holding’de çalışma hayalini bir başka bahara bırakacaksınız.
İşte bir favori daha…
Gelecek 5 sene içinde nerede olmak istersiniz? (…kendinizi nerede görüyorsunuz şeklinde sorulup daha entellektüel bir hava da yaratılabilirsiniz.)
Bazıları konuyu daha da abartıp 10 yılınızı da öngörmenizi istiyorlar. Adayların hepsi Nostradamus çünkü.
İnanın şu yaş ve edindiğim tecrübeleri önüme koyduğumda 2016 Aralık ayında ne yapıyor olacağımı bilemiyorum. Ancak 2015 Aralık ayını tahmin edebilirim o da ülkenin durumu ile paralellik taşıyacaktır.
5 sene hele ki 10 sene sonrası için hedef koyabilen var mı, bilemiyorum. Varsa bende bir sorun var demektir kabul ediyorum.
Bir başka soru daha geliyor.
Şu andaki işyerinizi neden bırakmak istiyorsunuz (bıraktınız) ?
“Müdür bana mobbing yapıyordu, İK ya kaç kere söyledim ama kolunu bile kıpırdatmadı. Ben de alın size bakalım ben olmadan ne yapabileceksiniz dedim, çıktım”
Firmaların İK’larında çalışan görüşmeci arkadaşlarıma soruyorum, bu tür bir cevap duyduğunuz oldu mu? Halbuki mobbing yüzünden işini bırakan o kadar çok insan var ki? Bu cevapları ancak danışmanlık firmalarında duyarsınız.
Eğer aday, bir firmayı kötüleyerek ondan mobbing karşılığı yapılanların hıncını almak istemiyorsa “kendimi geliştirebileceğim, kariyer yolları olan, gelişime önem veren bir firmada çalışmak istiyorum” deyiverir. Görüşmecinin suratında da gizli bir gülümseme olur. Çünkü bunları isteyen kişi size başvurmuştur. Demek ki sizin şirketi gelişime açık, çalışılmak istenen bir şirket olarak görüyordur. Diğeri öyle değildir. Hele ki aday rakibinizden çıkıp sizde çalışmak istiyorsa!
Bu tür bir cevaptan etkilenmeyen var mı?
“Etkilenmiyorum” diyenlere de bir sorum olacak, bu cevabı aldığınızda adayın gerçekten neden bir önceki işinden ayrıldığına dair içinizde en ufak bir şüphe kalmadı mı?
Ocak 2012 ile Temmuz 2012 arasında CV’nizde neden bir boşluk var?
Adayın umarım şüpheye yer vermeyecek bir açıklaması vardır. Ama bazen bu tür sorulara “askerdeydim” diye cevap alıyorsunuz ya, işte o zaman neden “CV’yi daha iyi incelemedim ki” demeyin, sizin adınıza aday zaten dedi bile.
Bizim için, başkalarının yapamayacağını düşündüğünüz ama sizin yapabileceğiniz önerilerinizi bizimle paylaşır mısın?
-başkalarının….? Soruyu tekrarlayabilir misiniz?
Görüşmecilere tavsiyem uzun cümleler kurmayın. Eğer cümleniz uzun ise, bunları kısa kısa cümleler haline getirin. Ama asıl konu, bu kadar belirsiz sorulara karşılık alacağınız cevaplar sizi bir yere götürmeyecektir.
Cümleyi başından ele alalım, “bizim için…” aday daha sizi tanımıyor, internet sitenizde yer alan bilgi ve eğer marka değeriniz yüksekse reklamlardan veya ürünlerinizden, belki de sizin firmada çalışan bir iki arkadaşından edindiği izlenimler…Adayın sizin için neler yapabileceğini bilmesi için, sizin ile ilgili süreçlere hakim olabilmesi gerekir.
Cümlenin ortası “……başkalarının yapamayacağını düşündüğün…”
Bu başkaları kim, yetkinlikleri, okulları ne, aday bunları bilecek, kendini de objektif değerlendirmiş olacak ki, onlardan farkını ortaya koyabilecek…
Çok iyimser bir yaklaşımla sorulmuş bir soru….
Cümlenin sonundaki “…önerileriniz…” kelimesi
Burada “estağfurullah ne haddimize” şekinde cevap veren bir aday ile karşılaşırsanız sakın şaşırmayın. Zira, öneri sunabilmek gerçekten henüz ne haddine?
Bu soru aslında öğrenmek istedikleriniz ve alacağınız cevaplar açısından çok önemli bir soru. Fakat sorunun şekli böyle olmamalı.
Nasıl mı?
Bunu eğer iyisine rastlarsanız “yetkinlik bazlı mülakat” eğitimlerinde detaylı olarak öğretebiliyorlar. Benim amacım burada sorularınızın adaylar tarafında nasıl algılanacağı ve ne tür cevaplar alabileceğinizi fark ettirmek.
Not:Bu tür sorular çok olduğundan devamını haftaya yazacağım. Sizi fazla sıkmamak ve işinizden alıkoymamak için bu günlük bu kadar ile yetindim.