Teori ile uygulama arasındaki farkları görüyoruz birlikte böylece.
Aslında teori ile uygulama arasında ne kadar fark olduğunu görsek de çoğu noktada, birbirine paralel gittiğinin de farkındayız.
Sadece teoride var olan bilimsel isimler uygulamada farklı ya da,
henüz uygulayan kişilerin farkında olmaması nedeni ile bir isim takılmamış.
Mesela bana DKHY’den bahsetti. Nedir bu DKHY, “Davranış Kredi Hesabı Yatırımı”
Akademisyenler yine afili isim koymuşlar her zamanki gibi…
Peki biz buna ne diyoruz?
İnsan kaynaklarının sana iyi davranmasını istiyorsan, sen de ona iyi davran
Çok yaratıcı değil aslında değil mi? Bu sadece insan kaynaklarına karşı geçerli bir davranış değil, herkese karşı yapılması uygulanması gereken genel medeni insan davranış kalıpları aslında…
İlla, insan kaynakları olan bir şirkette çalışıp, onların bir gün size iyi davranmaları için, ara sıra onları ziyaret etmeniz gerekmez. Bu davranışı hayatınızın her anında, her türden insana göstermeniz gerekir.
Satışcılar buna, “kartvizit toplamak” der,
patronlar “network” der,
insan kaynaklarında “yatırım” deniyor ama
Türkiye’de çalışan kesimde bu daha çok “yalakalık” olarak algılanıyor.
Yani teoriye göre, siz bir şirkette çalışırken, -bakın burası çok önemli- ara sıra, işiniz düşmese bile, insan kaynaklarına uğrayıp o birimde çalışanların halini hatırını soruyorsanız, şirketin diğer çalışanları tarafından hemen “yalaka” pozisyonuna düşüverirsiniz.
Ya da belki de “fazladan izin almak” için şirinlik gösteriyorsunuzdur ki, bu sizi “etiketledikleri” en hafif davranış biçimi olur.
İnsan kaynaklarından birisi ile arkadaş olamazsınız,
yönetici değilseniz, yöneticilerden biri ile de arkadaş olamazsınız.
Eğer böyle bir hata yaparsanız, emin olun ki, bir gün adınız mutlaka “yalaka” olarak anılacaktır.
Türkiye’yi bu duruma getiren sistem, insanların birbirleri ile ilişkilerinde hep çıkar aramalarını besleyen sistemdir. Bir çıkar ilişkisi kurar insanlar.
Mutlaka karşı taraftan beklentiler vardır ve bu beklentiler karşı tarafın onlara sağlayacaklarına göre çok değişir. Eğer siz üst düzeyde iş ilişkileri olan bir pozisyona sahipseniz, sizinle iletişime geçecek olan kişilerin mutlaka bir gün sizden bir beklentisi olacaktır.
Çevrenizdeki çok nadir bir kaç kişi dışında beklentiler hep olacaktır.
Bu nedenle de, ilişkilerin hep bir “alış veriş ilişkisi” olarak algılandığı bir ülkede, size sağlayacağı faydaların yüksek olacağı düşünülen pozisyonda birisi ile kurduğunuz ilişki de asla –sadece arkadaşlık- ilişkisi olarak algılanmayacaktır.
Bu konuya ters açıdan bakarsak, zaten size damdan düşer gibi gelip hatır sormaya başlayan birisi için de, siz gayri ihtiyari “benden ne istiyor” düşüncesine kapılacaksınızdır.
Bu nedenle, çalışansanız, insan kaynaklarına işe başladığınız günden itibaren belirli seviyede bir ilişki içinde olun, ne samimi ne de uzak. Her zaman işinizin düşebileceği bir yer olduğunu hiç bir zaman aklınızdan çıkarmadan, ama ülkemizdeki maalesef kaba tabiri ile de “yalaka” pozisyonuna girmeden sınırlı, seviyeli ilişki yürütün.
Elbette benim nacizane önerim, bunu sadece insan kaynakları ile sınırlandırmadan, iş hayatında yönetici veya çalışan olsun, tanıdığınız herkese yapmanız…