Rüyamda Atam’ı Gördüm

Bundan yıllar önceydi. Bir rüya gördüm. Kabus da denebilir. Aslında ne olduğu o kadar da önemli değil. Rüya bu ya, ben Sirkeci tren garının oralardayım. Herkes 1930’lardaki gibi giyinmiş. Erkekler, fötr şapkalı, takım elbiseli, kol düğmeli kravatlı, ellerinde şemsiyeler, ayakkabılar pırıl pırıl. Kadınların, belleri incecik, kloş diz üstünde etekler, kısa topuklu ayakkabılar, ellerinde eldiven üstlerinde merak ettim bu yazıyı…

Share Button

Yükselen Her Şey Düşer!

Yükselen Her Şey Düşer! “Uğursuz uğurböcekleriyiz. Herkes kendi ininde yaşıyor. Çünkü gergedan derisi değil bizimki. İnce şeffaf, geçirgen. Ne gelse tenimizin altına sızıyor. Suyumuz bulanık ama derin değil. Kıyıdaki timsahlar da bir bir iniyor nehre. Kanlı bir şölen tüm ailenin sofrada buluştuğu akşam yemeği…Her şey çamur, her şey kirli. Renklerimiz de kurudu. İç sesimiz yalan merak ettim bu yazıyı…

Share Button

Çok gülen ağlar mı gerçekten?

Küçük bir çocuk iken çok gülerdim. O kadar gülerdim ki, yüzümdeki kaslar kasılır, ağrırdı. Bir gün hiç unutmuyorum, yine gençlik yıllarında olur olmaz her şeye gülerken, kuzenimin “ay çok güldük, ağlayacağız sonra” diyerek gülmesini kestiğini gördüm. Yüzüm o “kahkaha” ile “neden ağlayacağımı anlayamama” arasında bir yerde dondu kaldı. Donuş o donuş. O günden bugüne, batıl merak ettim bu yazıyı…

Share Button

Sizce pes etmeli miyim?

Evim yokuş aşağı ben bahçe katında oturuyorum. Bahçemin bir kısmı altında su deposu ve bir daire olduğundan beton, diğer bir kısmı ise, tüm evimin önünden diğer apartmanlara sınır çizecek ve içinde her nevi yeşilliği barındırabilecek şekilde toprak.. Eve taşındığımdan beri ekiyorum, biçiyorum. Bahçeyi güzelleştirmeye çalışıyorum. Para harcadım. Üstelik eve taşındığımdan beri sabah 6:00’da kalkıp işe merak ettim bu yazıyı…

Share Button